Deri Tümörlerinin Çıkartılması ve Onarımı | Prof. Dr. Halil İbrahim Canter

Deri Tümörlerinin Çıkartılması ve Onarımı

Deri tümörleri en sık karşılaşılan kanserlerdir. Özellikle atmosferin koruyucu tabakasındaki incelme, insanların açık havada güneşe daha fazla korunmadan maruz kalması, solaryumda bronzlaşma çabalarındaki artış ve dünya üzerinde gerçekleşen gözler ile açık ten renkli insanları ekvatora yakın yaşamaya başlaması gibi çevresel, kültürel ve sosyolojik değişiklikler ile deri tümörlerinin görülme sıklığında giderek daha da artmaktadır.

 

Ancak gelişmiş toplumlarda konu ile ilgili bilinçlenme düzeyi arttıkça oluşan lezyonların tanı ve tedavisindeki başarının da arttığı ve erken tanı konulan kanserlerde ölüm oranlarının anlamlı şekilde düştüğü gösterilmiştir.

 

Tüm bu veriler özellikle risk altındaki kişilerin düzenli senelik cilt kontrollerine gitmelerinin ve gerekli görülen (riskli görülen) lezyonlara doku tanısı amacı ile biyopsi yapılmasının gerekliliğini ve önemini vurgulamaktadır.

 

Toplumumuzda “Benlere bıçak değer ise azar kanser olur.” şeklinde yanlış ancak yaygın bir inanış vardır. Öncelikle benler alınırken benlerin bütünlüğünün bozulmamasına özen gösterilerek her zaman sağlam cilt kesilerek biyopsi işlemi tamamlanır. Bu bağlamda benlere bıçak zaten değmemektedir. Ayrıca biyopsi yapıldığı için lezyonlar karakter değiştirmez. Lezyon kanser ise kanserdir, değilse değildir. Yapılan biyopsi ile sadece adı konulur. Biyopsi sonucunda lezyon kanser değil ise endişe duyulacak bir konu zaten yoktur. Rahatsız olunan bir lezyondan hasta kurtarılmış olur. Sonucun kanser çıktığı durumda ise hastaya gerekli görülen ek tanı ve tedavi işlemleri uygulanır. Kanser olan bir lezyonun vücuttan alınarak değerlendirilmesi ve gerekli görülür ise ek tedavilerin uygulanması, adı konulmadan kanserin hasta vücudunda büyümesinden çok daha tercih edilecek bir seçenektir.

 

Gelişen teknoloji ile artık akıllı telefonlardaki uygulamalar (ör. SkinVision®) yoluyla da kişilerin cilt tipine göre risklerini belirlemeleri ve lezyonları hakkında fikir sahibi olabilmeleri mümkün olabilmektedir.

Kişilerin güneşe maruz kaldığındaki cilt tepkileri kişilerin ne kadar risk altında olduğunu belirlemede önem kazanır. Fitzpatrick sınıflaması olarak adlandırılan bu sınıflama türü tüm dünyada kabul görmüş insanların cilt tiplerini sınıflandırmak için oluşturulmuş bir sistemdir. Bu sistem sadece kişilerin güneşe karşı hassasiyetini ve risk altında olup olmadığını tespit etmek için değil aynı zamanda ilaçlara ve lazer gibi uygulamalara verecekleri cevapları ve kullanım dozajlarını belirlemekte de kullanılan bir sistemdir.

  • Tip I    : Çok açık ten rengi, güneşe karşı hassas, açık göz rengi (mavi/yeşil), sarı veya açık kahverengi kıl rengi (Sıklıkla yanar, bazen bronzlaşır.)
  • Tip II   : Açık ten rengi, açık kahverengi veya kahverengi kıl rengi, açık renk göz (Genellikle yanar, bazen bronzlaşır.)
  • Tip III : Açık-Buğday ten rengi, açık veya koyu göz rengi, kahverengi veya siyah kıl rengi (Nadiren yanar, genellikle bronzlaşır.)
  • Tip IV  : Buğday ten rengi, koyu göz rengi (kahverengi, siyah), kahverengi veya siyah kıl rengi (Nadiren yanar, sıklıkla bronzlaşır.)
  • Tip V   : Koyu kahverengi ten, koyu (siyah) göz rengi, siyah kıl (Çok nadiren yanar, bazen cilt rengi koyulaşarak bronzlaşır.)
  • Tip VI  : Çok koyu ten rengi (siyaha yakın), siyah göz rengi, siyah kıl rengi (Son derece nadir yanar, cilt rengi siyahtır ve cilt rengi koyulaşmaz yani bronzlaşmaz.)    

 

Deri kanserleri vücutta yayılma bakımından beş gruba ayrılırlarsa bazal hücreli kanser en iyi huylu grubu, malign melanom ise en kötü grubu oluşturur. Yassı hücreli kanser ise hücrelerini farklılaşma derecesine göre (iyi, orta ve kötü diferensiyasyon gösteren gruplar) sırasıyla ikinci, üçüncü ve dördüncü grubu oluşturur.